Diyelim ki tek bir pencereden bakarak ömrünü geçirdin?
Belki cehaletin mutluluğu içinde ya da bahtına ne çıkarsa onun içinde yoğrulup gittin.
Her ne olursa olsun bu bir kabustan başka bir şey değil. Çirkin ya da zor da olsa gerçeklerle yaşamayı tercih ederdim. Yeter ki gerçeklerim beni yanıltmasın.
Diyelim ki gerçeklerin seni yanıltıyor, bunu nasıl anlardın?
Hadi başka pencerelerden bakalım biraz.
Issız bir adada tek başına kalacaksan yanına alacağın 3 şeyi sormayacağım sana.
Tamamen benim başıma gelen gerçekleri soracağım.
Issız bir adada, o günkü şehre dönen son tekneyi kaçırsan ne yapardın? İki elinin arasına başını koyup bu geceyi nasıl geçireceğim diye düşünür ve geceyi geçireceğin güvenli bir yer bulup uyumaya mı çalışırsın? Yoksa en kötü ihtimalle sahilde uyurum deyip, karanlık sahilin avantajını kullanıp parıl parıl parlayan planktonlarla yüzerek bu mucizeye tanık olmak aklına gelir miydi?
Ormanın içinden geçen, sonunda nadir görülen bir doğal havuza ulaşacağını bildiğin 10 km’lik bir yolu gitmek için bisiklet dışındaki tek seçeneğin ertesi gün sabahki dolmuşu beklemekse ne yapardın? Ertesi günü bekler miydin yoksa ıssız bir ormanın içinde akbabalarla selamlaşarak,fi tarihinden kalma bisikletle yola koyulur muydun? Kan ter içinde ulaştığın denize kendini fırlatır mıydın? Ve sonra orada tanıştığın birinin, senin hayatında hiç yapmadığın bir deneyime davet edeceğinden, dalış yapılacak en iyi yerlerden birinde olduğundan bihaberken. Herşeyi akışına bıraktığında akışın seni hep bir önceki günden daha güzeline ulaştıracağının farkına varacağını bilmezken.
Bir arap ülkesinde, 2 günlüğüne de olsa güneye gitmeyi çok isteyip şehirde otogar bile bulamazsan ne yaparsın? Vaz mı geçersin? Yoksa sorup soruşturup sokağın birinde duran otobüsü bulduğunda, 20 yıl önceden kalma konforsuzlukta ve 40 kişilik otobüste tek kadın olarak sen, o 12 saatlik gece yolculuğuna çıkar mıydın? Sonunda ulaştığın yerde, dünyanın en eski tarihinin en derinine şahit olacağından habersizken bile.
Daha önce motor kullanmayı bile bilmeyen biri olarak uzun bir yolculuğa çıkmak gibi bir gaflette bulundun diyelim, kaçınılmaz olarak kaza yapıp ormana yuvarlandın, gece ormanın sessizliğinde tek başına ve sakatlanmışsın. Buradan bir şekilde kurtulsan bile 2 gün sonra tam 200 keskin virajı, yokuş ve inişleriyle ünlenmiş, gidilebilecek en çılgın yola yine motorla gider miydin? Sonunda ulaşacağın köyde, aslında aynı şehirde yaşadığın insanlarla dünyanın öbür ucunda olabilecek en tuhaf bir karşılaşmayla tanışacağını ve bu köyde hayatının en güzel deneyimlerini yaşayacağını bilmiyorken hem de.
İşte diyelim ki,
hayata bir de öbür taraftan bakmayı öğrendin, orada seni daha iyisinin beklediğini, her şerde bile hayır olduğunu gördün.
İşte o zaman hayatın mizah anlayışını kavrayıp seninle dalga geçmesini değil, onunla birlikte gülmeyi öğreneceksin.